Bugün Şule Çet davasının karar duruşması vardı. Aslında bu sıradan bir dava değil. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet konusunda Şule Çet davası tüm kadınların davasıdır. Bu davada adil, toplum vicdanını yaralamayacak bir karar çıkmasını umut ediyorduk. Ama bir baktık ağırlaştırılmış müebbet cezası müebbet cezasına çevrilmiş. Aslında hafifletilmesi için hiçbir sebep de ortada yok. Dolayısıyla bu cezanın kadına şiddet uygulayan, kadınları katledenlere ciddi bir uyarı olması bakımından en ağır cezaların verilmesi en doğrusu olacaktır. Şule Çet’e ben bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün Van’da bir şehidimiz var. Şehidimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.
ENFLASYON YENİDEN ÇİFT HANEDE
Dün, Kasım ayına ait enflasyon rakamları yayınlandı. Tüketici enflasyonu iki ay dayandı, iki ay sonra yeniden çift haneli rakamlara geldi. Rakamların ayrıntılarına baktığımızda Damat Bakan’ın arkadaşının başında TÜİK’in enflasyonu ile vatandaşın gerçek enflasyonu arasındaki farkın açılmaya devam ettiğini görüyoruz. TÜİK’e göre Ekim ayında yıllık yüzde 8,6 olan enflasyon Kasım ayında yüzde 10,6’ya çıkmış.
FAİZ DÜŞÜRDÜLER ENFLASYON ARTIYOR, ŞİMDİ NE DİYECEKLER
Faizi düşürdük enflasyon düştü diyorlardı. Sarayın kibirli kişisi bununla övünüyordu. Şimdi ne diyecek ben merak ediyorum. Düşürdüler faizi ama enflasyon artmaya başladı. Merkez Bankası’na bundan sonra faizlerle ilgili hangi talimatı verecekler? Onlara soruyorum çünkü Merkez Bankası bu konuda bağımsız değil. Faizleri talimatla belirliyor.
TÜİK FİYATLARI HAL FİYATLARININ ALTINDA
TÜİK’in marketindeki meyve sebze fiyatları bu ay da Hal fiyatlarının altında kaldı. Kasım ayında, neredeyse her yemekte kullandığımız, kuru soğan TÜİK’in marketinde 1 lira 68 kuruşmuş. Hal’e bakıyoruz soğanın ortalama fiyatı 2 lira ile 3 lira 25 kuruş arasında. Patates TÜİK markette 2 lira 3 kuruş. Hal’de 3 lira ile 5 lira 25 kuruş arasında. Sivri biber TÜİK markette 4 lira 44 kuruş. Hal’de 7 lira 25 kuruş ile 8 lira 50 kuruş arasında. Liste böyle uzayıp gidiyor. Her seferinde söylüyorum. Verin şu TÜİK marketinin adresini de sadece Damat Bakan sevinmesin milletimizde bir sevinsin, vatandaşta bayram etsin ucuza mal aldığı için.
GENÇLERİMİZE GEREKLİ EĞİTİMİ VEREMİYORUZ
Ülkemizi yeniden ayağa kaldırabilmek için çözüm bulmamız gereken önemli bir sorun da eğitim sorunu. Bu ülkenin evlatlarına sadece iş vermek yeterli değil. Bu ülkenin evlatlarının rekabet ettiğimiz, yani küresel ölçekte yarıştığımız ülkelerin çocukları kadar kazanabilmelerinin de önünü açmamız gerekiyor. Tabi bunu yapabilmek için de gençlerimizi çağın gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatmamız gerekiyor. Ama maalesef gençlerimize dünyadaki akranlarıyla yarışmalarını sağlayacak, onlardan daha fazla kazanmalarını sağlayacak, gençlerimizin hayallerine, özlemlerine, özlem duydukları hayat standartlarına kavuşmalarına yarayacak eğitimi maalesef veremiyoruz.
EĞİTİMDE 6 YILI KAYBETTİK
Aslında bu iktidar eğitimi siyasileştirdi. Milli bir mesele olmaktan çıkardı. Eğitimde kararlar AK Parti mutfaklarında alındı. Sonuçta eğitim sistemi tam bir keşmekeşe döndü. Bu da gençlerimizin başarısını maalesef olumsuz etkiledi. Rakamlar da bunu gösteriyor. Hatırlarsanız kavga dövüş meclisten hiçbir yerde tartışmadan AK Partili milletvekillerinin vermiş olduğu önergelerle 4+4+4’ü geçirmişlerdi. Bunun neticesinde PISA skorları bize gösteriyor ki 2012’de yapılan bu düzenleme neticesinde maalesef gençlerimiz çok büyük bir kayba uğradılar. Bu düzenlemenin yapıldığı yıl PISA sınavlarında okuma becerisi dalında yani 2012’de puanımız 475’ti. Bu düzenleme yapıldı tam 3 yıl sonra 2015’te 428’e düştü. Şimdi 466’ya çıkınca sevinmeye başladık. Ama 2012’den 2018’e kadar 6 yıl boyunca benim gençlerim zaman kaybetti. Bu 6 yıl boyunca yetişen gençlerim dünyadaki kendi akranları karşısında eğitim bakımından eksik kaldılar. İşte eğitimi siyasileştirmenin neticesi budur. Maalesef yabancı bir dilde değil, Türkçe olarak okuma becerisi konusunda zorluk çekiyor gençlerimiz.
SARAY EĞİTİM ÜZERİNDEN SİYASİ KAN DAVASI YARATIYOR
AK Parti yönetimi eğitimi siyasi bir mesele olarak görmeye hala devam ediyor. Hatta eğitimi kullanarak kendi partisinden ayrılanlara aba altından sopa gösterme noktasına kadar gitmeye de cüret edebiliyor. Diğer taraftan içinde bulunduğumuz bu ekonomik kriz tüm sektörler gibi eğitimi de olumsuz yönde etkiliyor. Mesela yaygın şubeleri olan ve bilinen bir kolejin öğretmenleri aylardır maaş alamadıkları için eyleme çıktılar. Diğer taraftan Saray da eğitim üzerinden siyasi kan davası yaratmakta tereddüt etmiyor. Binlerce üniversite öğrencisinin geleceği siyasi bir kan davası nedeniyle karartılma noktasına geliniyor.
AK PARTİ MYK’SI MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI MI, YÖK BAŞKANLIĞI MI
Ben CHP sözcüsü olarak İstanbul Şehir Üniversitesi konusunda ilk defa konuşacağım. Bugüne kadar hiç konuşmadım. Neden konuşacağım? Çünkü son MYK toplantısında Salı günü AK Parti Sözcüsü çıktı, diğer partileri İstanbul Şehir Üniversitesi meselesini siyasileştirmekle suçladı. Biz bunu hiç yapmadık. Sadece teknik olarak burada ne oluyor incelesinler diye zaman zaman uzman ve milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik. Sonra diyor ki, bu konu çok teknik bir konu, siyasileştirildi. Öyle görünüyor ki, bu çok teknik konuyu kendi MYK’larında uzun uzun tartışmışlar birde karara bağlamışlar. AK Parti’nin MYK’sı şunları tespit etmiş. Diyor ki, “Partinin önceki Başbakanlarından birinin bu üniversiteye arazi hibe etmesi usulsüzdür. Onun için bu arazinin bu üniversiteden geri alınması da doğrudur.” Arazi geri alınınca da bir kamu bankasının bu üniversiteye vermiş olduğu kredi teminatsız kalmıştır. O nedenle bu üniversitenin bankaya olan borcunun ödenebilmesini temin etmek için bu üniversiteyi hami bir başka üniversiteye devredeceklermiş. Tabi burada akla bir sürü soru geliyor. Ama sorulması gereken ilk soru şu: Bu AK Parti MYK’sı, Milli Eğitim Bakanlığı mıdır? Yoksa YÖK başkanlığı mıdır? Ya da Halk Bankası Genel müdürlüğü müdür? Bir başka soru, Sayın Çelik Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü müdür, AK Parti Sözcüsü müdür?
DEVLET AK PARTİ MUTFAĞINDAN YÖNETİLİYOR
İşte tek adam parti devletinin ülkeyi içine düşürdüğü hal bu. Devlet AK Parti mutfağından yönetiliyor. Kararlar devletin yetkili organlarının binalarında değil parti binasında alınıyor. Anlamadığımız bir husus da kamu bankaları üzerinden her türlü piyasa bozucu eylemi yapmakta çekinmeyen, yandaş müteahhitleri kurtarma operasyonları çeken -örnek İstanbul Finans Merkezi projesi, Ankara’daki bir sürü inşaat projesi- bunların çoğu bankalara devredildi ya da bir takım başka şirketlere devredildi. Futbol kulüplerini bile kamu bankaları üzerinden kurtaran Saray’ın kendi partisine mensup eski bir Başbakan’ın kurucularından olduğu bu üniversitenin borcuna karşı gösterdiği hassasiyet nedir? Niye birden bire Halk Bankası’nın bir üniversiteden alacağına bu kadar şahinleştiler?
YANDAŞIN KREDİLERİ YAPILANDIRILIYOR, ÜNİVERSİTELERİNKİ YAPILANDIRILMIYOR
Yani bu bankalar daha önce pek çok mali operasyon için kullanılmadı mı? İşler kötü gitmeye başlayınca bu bankalar İşsizlik Fonu’ndan verilen sermayeyle desteklenmedi mi? Yandaşlara bu bankalardan kredi muslukları açılmadı mı? Yandaşların 40 milyarlık batık alacağı silinmedi mi bankalar sistemindeki? Şimdi bankaların takati kesildi makyajlar, pansumanlar bir yandan. Ama yandaşlara bu bankalar imkan sağlamaya devam ediyor. Mesele dediler ki, 5. dereceden riskli alacakları bankacılık sistemi silsin. Para sıkışıklığına deva olsun diye bütün diğer bankaların vergi tahsilat yetkilerini kaldırdılar bir tek bu bankalara vergi tahsilat yetkisi verdiler ki para buralarda toplansın diye. Kamunun bütün ödeme işlemleri bu devlet bankaları üzerinden yapılıyor. Şimdi bu kadar işlemden 8 bin tane öğrencisi olan bir üniversiteye hiç mi pay düşmüyor? Diyorlar ki, biz verilen aldığımız kredinin 2,5 katı kadar teminat gösterdik. Herkesin kredilerini, yandaşın kredileri yeniden yapılandırılıyor bu üniversitenin kredileri yapılandırılmıyor.
MİLLETİN GÜMÜŞLERİ BİTTİ SIRA VAKIFLARA GELDİ
Ama burada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Hatırlayın dün Vakıfbank’ın hisseleri Hazine’ye devroldu. Vakıfbank’ı önce Damadın yönettiği Hazine ve Maliye Bakanlığına, sonra da Kayınpeder ve Damadın beraber yönettiği kara kutu Varlık Fonu’na aslında rehin fonu olan Varlık Fonu’na devretme operasyonu. Ziraat ve Halkbank’tan sonra sıra Vakıfbank’a da geldi. Bu kamu bankalarında ne oluyor? Bu kadar çok üzerinden operasyon yapıyorsunuz, bu kadar çok bunlarla ilgili işlem yapıyorsunuz. Bir de diğer taraftan öyle anlaşılıyor ki artık milletin gümüşleri bitti kaç yıllık vakıfların kaynaklarına da, varlıklarına da el uzatılmak zorunda kalındı.
BU REJİMİN MİLLETİN SIRTINA YÜK
Bu anlayışla bu devleti yönetmek giderek imkansız hale geliyor. Tek adam parti devleti rejiminin milletimizin hiçbir derdine deva olamayacağı her gün biraz daha ortaya çıkıyor. Her şeyi kontrol etmek isteyen ama hiçbir işin altından kalkamayan bu tek adam yönetiminin, milletimizin sırtına daha fazla yük yüklemekten başka yapabileceği bir şey yoktur.
KAYNAK: Hasan GİRGİN
ERGENE
09 Ekim 2024ERGENE
09 Ekim 2024SON DAKİKA
09 Ekim 2024ERGENE
09 Ekim 2024ERGENE
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.